Doğanın En Görkemli Yolculuğu - Güney Afrika - Zımbabwe - Botswana Turu

Belirtilen tur kalkış takviminden bir gün önceki akşam saat 22.30’da İstanbul Havalimanı’nda tur liderimizle buluşuyoruz. Check-in ve pasaport işlemlerimizin ardından, Güney Afrika’nın üç başkentinden yasama başkenti olan Cape Town’a gitmek üzere Türk Hava Yolları’nın 01.55 uçağıyla hareket ediyoruz.  Geceyi uçakta geçiriyoruz. Yaklaşık 11 saatlik uçuşun ardından yerel saatle 12.00’de Cape Town’a varıyoruz. Havalimanında bizi karşılayan yerel rehberimiz eşliğinde doğrudan şehir turumuza başlıyoruz.
Tarihi ve modern yüzüyle büyüleyen Cape Town’da; Parlamento Binası, rengârenk çiçekleriyle ünlü Company Gardens, şehrin ilk yapılarından Ümit Kalesi, Güney Afrika’nın kurucularından Jan van Riebeek Heykeli ve kentin ana arterlerinden Adderley Caddesi görülecek yerler arasında. Ardından, Müslüman kültürünün izlerini taşıyan, pastel renkli evleriyle fotoğraf karelerini süsleyen Bo-Kaap Mahallesi’nde yürüyüş yapıyoruz. Günün sonunda, akşam yemeğimizi alıyor ve ardından Cape Town’daki otelimize yerleşiyoruz.

Kahvaltımızın ardından Afrika kıtasının en görkemli rotalarından birine çıkıyoruz: Ümit Burnu ve Cape Point Turu.
Cape Town’dan ayrıldıktan sonra, Atlantik kıyısına paralel uzanan ünlü Chapman’s Peak Drive üzerinden ilerliyoruz. Kayaların oyularak açıldığı bu sahil yolu, bir yanımızda yükselen dağlar, diğer yanımızda okyanusun sonsuz maviliğiyle nefes kesici manzaralar sunuyor.
Ardından, Hout Bay’de misafirlerimizle tekne turuna çıkıyor ve fok kolonilerini doğal yaşam alanlarında gözlemliyoruz.
Sonraki durağımız, Afrika’nın güneybatı ucundaki efsanevi nokta: Cape of Good Hope (Ümit Burnu). Yüzyıllar boyunca denizciler için “yeni bir dünyanın kapısı” olarak bilinen bu coğrafyada, okyanusların kudretini hissedecek ve tarihe tanıklık edeceğiz. Ardından, sahile bakan dik yamaçlardaki Cape Point Deniz Feneri’ne füniküler ile çıkarak ufku seyredeceğiz. Dönüş yolumuzda, Boulders Beach’te yaşayan sevimli Afrika penguenlerini görecek ve onların oyun dolu dünyasına tanık olacağız. Akşam yemeğimizi özel bir restoranda aldıktan sonra otelimize dönüyoruz.

Sabah kahvaltısının ardından, şehrin simgesi ve UNESCO Dünya Doğa Mirası listesinde yer alan Masa Dağı (Table Mountain)’na çıkıyoruz. Modern teleferiklerle zirveye ulaştığımızda, bir yanda okyanusun maviliği, diğer yanda Cape Town’un zarif silüeti ve uzaklarda Robben Adası’nın ufukta beliren görüntüsü ile büyüleyici bir manzara bizleri bekliyor. Bu an, Afrika’nın gücünü ve güzelliğini en saf haliyle hissetmemizi sağlıyor. Öğle saatlerinde, şarap üretiminde köklü bir geçmişe sahip Stellenbosch bölgesine doğru yola çıkıyoruz. Uçsuz bucaksız bağlarla çevrili bu topraklarda, Güney Afrika’ya özgü üzüm çeşidi olan Pinotage başta olmak üzere ülkenin seçkin şaraplarını tadacağız. Özenle seçilmiş bir şarap imalathanesinde yapacağımız tadımda, Pinotage’ın derin aromaları ve bölgenin terroir özellikleri bize Güney Afrika şarapçılığının gerçek kimliğini sunacak. Zamanımız elverdiği ölçüde, Fransız zarafetini taşıyan Franschhoek kasabasına uğrayarak kısa bir yürüyüş yapma şansımız olacak. Günün sonunda, akşam yemeğimizi bölgenin seçkin restoranlarından birinde aldıktan sonra Cape Town’daki otelimize dönüyoruz.

Sabah otelimizde alacağımız kahvaltının ardından, Cape Town’a veda ediyor ve havalimanına transfer oluyoruz. Uçuşumuzun ardından, Zambiya ve Zimbabve sınırında yer alan, dünyanın en etkileyici doğal harikalarından birine ev sahipliği yapan Victoria Falls şehrine varıyoruz. Otelimize yerleştikten sonra kısa bir dinlenme molasının ardından, gün batımına doğru Zambezi Nehri’nde tekne turuna çıkıyoruz. Günün altın ışıkları suların üzerine düşerken, çevremizi saran doğa bize görsel bir şölen sunacak. Nehirde süzülen timsahlar, su aygırlarının keyifli oyunları ve gökyüzünü süsleyen egzotik kuşlar eşliğinde, tekne üzerinde sunulan akşam yemeğimizi alıyoruz.
Böylece, Afrika’nın kalbinde, doğanın kudretini ve huzurunu aynı anda hissettiğimiz unutulmaz bir deneyimle günümüzü tamamlıyoruz.

Sabah otelimizde alacağımız kahvaltının ardından, dünyanın en görkemli doğa harikalarından biri olan Victoria Şelaleleri turuna çıkıyoruz. Yerel halkın yüzyıllardır “Mosi-oa-Tunya – Gürleyen Duman” adıyla andığı bu eşsiz şelaleler, İskoç kâşif David Livingstone’un 1855’te yaptığı ziyaretin ardından, Kraliçe Victoria’nın onuruna Victoria Falls adını almıştır. Yaklaşık 60 metre yükseklikten dökülen devasa suların çıkardığı uğultu, göğe yükselen sisler ve gökkuşakları ile birleşerek unutulmaz bir manzara oluşturuyor. Önce Zambiya sınır kapısından geçerek şelalenin bu taraftaki görkemine tanıklık ediyor, ardından Zimbabwe tarafına dönerek farklı açılardan bambaşka bir panoramayı izleme fırsatı buluyoruz. Öğleden sonrası serbest zaman olarak ayrılmıştır. Dileyen misafirler otelde dinlenebilir veya şehri kendi keşifleriyle deneyimleyebilir. Akşam saatlerinde ise bizleri, Afrika’nın ritimlerini ve danslarını yansıtan özel bir gece bekliyor. Canlı lokal müzik ve geleneksel dans gösterileri eşliğinde, yöresel lezzetlerin sunulduğu akşam yemeğimizi alıyoruz. Bu unutulmaz kültürel deneyim, günümüzü Afrika ruhuyla tamamlıyor.

Sabah kahvaltımızın ardından, sınır kapısını geçerek bir diğer Güney Afrika ülkesi olan Botswana’ya geçiyoruz. Yolculuğumuzun ardından, Afrika’nın en özel safari bölgelerinden biri olan Chobe’ye varıyor ve lodge’umuza yerleşiyoruz. Öğle yemeğimizi aldıktan sonra ise Afrika’nın vahşi kalbine doğru unutulmaz bir deneyime çıkıyoruz. Chobe Ulusal Parkı, Botswana’nın ilan edilen ilk ulusal parkıdır ve biyolojik çeşitlilik açısından ülkenin en zengin bölgesidir. Kuzeyde Zambezi ve Chobe Nehirleri’nin suladığı bu topraklar, Afrika’nın en büyük fil sürülerine ev sahipliği yapar. Öğleden sonra yapacağımız nehir safarisi sırasında, fil ailelerini serin sulara girerken gözlemleyecek, su aygırlarının keyifli oyunlarına ve timsahların sessiz bekleyişine tanıklık edeceğiz. Kuş çeşitliliğiyle de ünlü Chobe, fotoğraf tutkunları için adeta bir açık hava stüdyosu sunacak. Günün sonunda lodge’umuza dönüyor ve akşam yemeğimizi alıyoruz. Afrika gecesinin büyüleyici sessizliği eşliğinde dinlenmeye çekiliyoruz.

Güne, Afrika’nın büyüleyici doğasında unutulmaz bir deneyimle başlıyoruz. Gün doğumuyla birlikte Chobe Ulusal Parkı’nda kara safarisine çıkıyoruz. Sabahın serinliğinde, doğanın uyanışına tanıklık edecek; fil sürülerinin, antilopların ve sabah avına çıkan yırtıcıların izini süreceğiz. Safarinin ardından lodge’a dönerek kahvaltımızı yapıyoruz. Daha sonra Victoria Falls Havalimanı’na hareket ediyor ve uçuşumuzla Johannesburg’a geçiyoruz. Varışımızın ardından, Afrika’nın en büyük ve en hareketli şehirlerinden biri olan Johannesburg’da panoramik bir şehir turu yapıyoruz. Modern yapılar, tarihi meydanlar ve farklı kültürlerin izlerini bir arada göreceğiz. Günün sonunda, şehrin en prestijli noktalarından biri olan Nelson Mandela Meydanı’nda, seçkin bir restoranda akşam yemeğimizi alıyoruz. Ardından otelimize dönerek dinlenmeye çekiliyoruz.

Sabah otelimizde kahvaltımızı yaptıktan sonra, Güney Afrika’nın çok kültürlü ruhunu tanımak için Lesedi Kültür Köyü’ne gidiyoruz. Burada Zulu, Xhosa, Pedi, Basotho ve Ndebele topluluklarının geleneksel yaşamlarını, danslarını ve el sanatlarını deneyimleme fırsatı bulacağız. Afrika’nın renkli kültürel mozaiğini bir arada görerek, bu toprakların tarihini ve çeşitliliğini daha derinden hissedeceğiz. Ziyaretimiz sırasında yerel tatlardan oluşan öğle yemeğimizi alıyoruz. Ardından, Johannesburg Havalimanı’na transfer oluyoruz.
Türk Hava Yolları’nın 18:05 seferiyle İstanbul’a hareket ediyor.

Sabah saat 05:00’te İstanbul’a varışımızla bu eşsiz Afrika yolculuğunu tamamlıyoruz.